Evet günlerdir beyaz örtüye teslim olduk. Yollar kapandı, belki ulaşımda çok büyük zorluklar yaşandı ancak muhteşem bir doğa olayını yaşamadık mı? Çocuk gibi hepimiz sevinmedik mi? Sanki hepimize biraz iyi gelmedi mi? Biraz sağduyulu olsak, hayvanları bu zor günlerde korusak ve yöneticilerimiz yolların kapanmasını engellese, çalışma saatlerini düzenleseler bu aksaklıklar da olmayacak aslında. Neyse biz güzel tarafından bakalım.
Soba anılarını neden unutamıyoruz?
Uzman Psikolog Selvinaz
 Çınar Parlak, çok güzel bir konuya değinmiş. Cümlelerini paylaşmadan edemedim.  Kış mevsimiyle beraber havaların soğuması, kar yağışının etkili olması ve olumsuz hava koşulları nedeniyle birçok şehirde okulların tatil edilmesi, evlerde daha çok zaman geçirmek için bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Böyle zamanlarda bir araya gelen aile fertlerinin ortak paylaşımlarda bulunarak iletişimlerini artırabileceğini belirten uzmanlar, “Ortak film izlenebilir, oyun oynanabilir. Özellikle ailenin birlikte yemek yediği ya da çay içtiği saatlerde televizyon, cep telefonu ve internet kapatılmalı, bu saatler sohbet edilen zamanlar olarak değerlendirilmeli” tavsiyesinde bulundu. Çocukluk dönemindeki soba anılarının daha sık 
hatırlanmasının da bu açıdan anlamlı olduğunu belirterek “Kış mevsimi 
pek çok canlı türünde olduğu gibi insanlarda da dış mekân 
aktivitelerinin azalmasıyla iç dünyaya çekilmeye yol açıyor. Kendini 
dinleme, anlama ve baharda yenilenme ile sonlanacak bu süreç ötekine 
daha yakınlaşmayı da sağlayabilir” dedi. 
“Soba anıları” oluşturmak mümkün
“Aile
 üyelerinin evde geçirilen sürede ortak rutinler oluşturmaları ve 
böylelikle bağlarını güçlendirmeleri mümkün” diyen Parlak, “Akşam yemek 
zamanının herkes için ortak olması, aile üyelerinin teknolojiden uzak 
sohbet ettikleri vakitler yaratmaları, televizyon, cep telefonu ve 
internetin kapalı olduğu sadece birbirlerini dinledikleri ritüeller 
oluşturmaları ve kış boyu bunu korumaları, anlatılagelen soba anıları 
gibi sıcak aile anıları biriktirmelerini sağlar” diye konuştu. 
“Anlar” yaratmak gerek 
Uzaktakinin
 çok yakın olduğu, çok fazla uyarının olduğu ve çok hızlı bilgi akışının
 sağlandığı günümüzde bireylerin birbirini dinlemek ve anlamak için 
yeteri kadar vakit ayırmadıklarını belirten Parlak, “Bu nedenle 
teknolojiden uzak, sadece aile üyelerinin paylaşımlarının olduğu anlar 
yaratmak gerek. Yaratma kelimesi burada özellikle seçilmiştir çünkü bu 
modern hayatın hızlı ritmi içerisinde kendiliğinden gelmez. Bu nedenle 
aile kendisine rutinler oluşturmalıdır. Örneğin akşam yemek saatinde ya 
da yemekten sonra çay saatinde televizyon, cep telefonu ve internet 
kapatılıp kısa bir süre sadece sohbete ayrılabilir” tavsiyesinde 
bulundu. 
İletişim arttıkça aile bağları güçlenir
Pek
 çok kişinin akşam dinlenirken film, dizi izlediğini ya da sosyal 
medyada vakit geçirdiğini hatırlatan Selvinaz Çınar Parlak, “Bu 
aktiviteler de ortak yapılabilir. Anne-babalar çocuklarıyla film-dizi 
izleyip aynı zamanda üzerine tartışabilir, birlikte sosyal medyayı takip
 edip bilgi paylaşımı yapılabilir. İletişimin aktif olduğu evlerde aile 
bağları da daha güçlü olacaktır. Her birey kendi öznelliğinde içe 
kapanmaya ve yalnız kalmaya ihtiyaç duyabilir. Ancak iletişimin açık 
olması, aile rutinleri ve ortak aktivitelerin varlığı bağlılık duygusunu
 kuvvetlendirecektir” dedi.
